GİRİŞ
Bilim ve tekniğin son iki yüzyıllık ilerlemesi, insan ilişkilerine yeni bir boyut kazandırmıştır. Yaşantılar çabuklaşmış, ilişkiler artmıştır. Hukukî uyuşmazlıklar da, buna koşut olarak, önemli ölçüde çoğalmıştır.1
Hukukî düzenlemeler, hukukun kendine özgü tutuculuğunun etkisiyle uyuşmazlıkların çözümünde yetersiz kalmaya, yargısal süreç aksamaya başlamıştır. Bugün, bu sürecin – nitelik yitimi olmaksızın – kısaltılması ve uygun bir eşik içerisine çekilmesi, beklentiden öte bir gereksinim durumunu almıştır.
Yaşamın birçok sorununa kolaylaştırıcı bir etmen olan teknolojinin sağladığı olanakların yargı sürecinin çabuklaşmasına sağlayabileceği katkı bu bakımdan güncel ve önemlidir. Türk hukukuna yakın dönemde giren bir dizi teknolojik olanak bile hukuk uygulamasında şimdiden övgüyle anılmaktadır.2
GENEL OLARAK
Hukuk yargılaması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda beş aşamaya bölünmüş olup, bu aşamaların en uzunu3 tahkikattır. Ön inceleme aşamasında kanıtların toplanmasından ve uyuşmazlık noktalarının belirlenmesinden sonra4 tahkikata başlanır. Yasanın “Beşinci Bölüm”ünde 143-183’üncü maddeler arasında düzenlenen tahkikatta amaç, sav ve savunmaların doğruluğunun araştırılması, hükme temel olmak üzere uyuşmazlık konusunun aydınlatılmasıdır.5
Tahkikat, ön incelemeden, kanıtların toplandığı değil, incelendiği aşama olması yönünden ayrılır.6 Yargılamanın bu aşamasında mahkeme, hükmünü vermek üzere dava üzerinde araştırma yapar, sav ve savunmaların doğruluğunu saptamaya çalışır.7 İspat, ispat yükü, mahkemenin esasa ilişkin incelemesi ve yargılamayla ilgili pek çok hukukî kurum bu aşamada gündeme gelir.8
Tahkikatın verimli sonuçlanabilmesi, işlemlerin belli bir düzen içerisinde yapılması ve uygun bir sürede yürütülmesiyle yakından ilgilidir. Kuşkusuz, bu sırada medenî yargılama hukukunun ilkelerine bağlı kalınmak zorundadır. Sözgelimi, usul ekonomisine [HMK 30], doğrudanlık ilkesine veya adil (ve makul sürede) yargılanma hakkına aykırılıklar taşıyan bir tahkikatın hukukî niteliğinin tartışmaya açılması kaçınılmazdır. Nitekim süreci gereksiz uzatan işlem ve eylemlerden kaçınarak yargılamayı en az giderle uygun bir sürede sonuçlandırmak, mahkemenin yasal ve anayasal görevidir [HMK 30, ANY 141/4]
Mahkeme, bu görevi yerine getirirken bilim ve tekniğin sunduğu olanaklardan yararlanma hak ve yetkisine sahip, hatta bu konuda ödevlidir. Bir başka anlatımla, teknolojinin yargısal süreç içerisinde etkin kullanımı, mahkemenin sorumluluk alanındadır.
Teknolojik olanakların kullanılması, adalet konusundaki toplumsal beklentilerin doyurulmasına çarpıcı katkılar sunmaktadır. Tartışmalı bir kanıtın insan duyuları yerine bilişim araçlarıyla incelenmesinin daha güvenilir sonuçlar verdiği hemen herkesçe kabul edilmektedir. Yine, kurum ve kuruluşlar arasındaki yazışmaların, bilgi ve talimat akışının bildik bürokratik yöntemler yerine, bilişim sistemleri aracılığıyla anlık hızda iletilebilmesi de buna bir örnektir.
Dahası, bilgisayar adının yeni yeni duyulmaya başlandığı, ağ bağlantısı kavramının ilk kez gündeme geldiği 90’lı yıllarda bile teknolojinin yargıdaki yavaşlığın çözümü olabileceği öngörülmüş; teknolojinin yargının işleyişini hızlandıracağı, yargı kararlarının niteliğini ve dolayısıyla toplumun hukuk düzenine olan güvenini artıracağı değerlendirilmiş iken,9 bugünün teknolojik olanaklarından yararlanılmasının hukuk uygulamasına sunabileceği katkının boyutu oldukça büyüktür.
TEKNOLOJİNİN USUL HUKUKU İLKELERİ BAĞLAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
Usul Ekonomisi İlkesi
Usul ekonomisi ilkesi, yargılamaya ilişkin emredici bir düzenleme olup,10 adil yargılanma hakkının öğelerinden olan en kısa sürede ve en az giderle yargılanma hakkının iç hukuktaki yansımasıdır.11 Dayanağını ANY 141/4 ile HMK 30’da bulan ilke, yargılamanın etkinliğinin artırılması çabasının özünü oluşturmaktadır.12 Nitekim usul ekonomisinin üç ana öğesi; basitlik (yargılamanın kolaylaştırılması), gereksiz giderlerin önlenmesi ve yargılamanın olabildiğince çabuk sonuçlandırılmasıdır.13
Teknolojinin değdiği her alandaki kolaylaştırıcı ve çabuklaştırıcı etki, usul ekonomisinin amacıyla karşılaştırıldığında, iki kavram arasındaki bağıntının boyutu daha belirgin seçilebilmektedir. Teknolojinin tahkikatta kullanımının usul ekonomisine sağlayacağı katkılara, ağ bağlantısı yoluyla bilgi, belge, ses ve görüntü iletimi örnek gösterilebilir. Bu uygulamalar, yargılamanın belirgin biçimde çabuklaşmasını ve giderlerin azaltılmasını sağlamaktadır.
Hukukî Güvenlik İlkesi ve Hukukî Dinlenilme Hakkı
Hukuk devletinin ödevlerinden biri olan adil yargılanma hakkı, bireye ait temel haklardan biridir. AİHS 6 ile ANY 36/1’de güvence altına alınan bu hakkın kapsamına, hukukî dinlenilme hakkı çerçevesinde, “devletin bireyi hataya düşürmemesi ve onun hatasından yararlanmaması yükümlülüğü” de girmektedir. Bu bakımdan, kişilerin ilgilisi oldukları bir hukukî işlem konusunda bilgilendirilmesi; örneğin bir tebligatın ilgilisine süresinde ve doğru biçimde ulaştırılmasının sağlanması zorunludur.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27’nci maddesinde tanımlanan hukukî dinlenilme hakkı; yargılamanın taraflarının bilgi edinme hakkını [HMK 27/2-a], açıklama ve ispat hakkını [HMK 27/2-b] ve hükmün sav ve savunmaların göz önünde bulundurulması ve somut olarak gerekçelendirilmesi hakkını [HMK 27/2-c] içermektedir. Bu nedenle, yargılamanın tüm ilgililerine, isteklerini yargı yerlerine sorunsuzca ulaştırabilmeleri olanağı tanınmalıdır.14
Bu bağlamda, gündeme elektronik yargı uygulamalarının yargısal sürece yansımasından yararlanılması gelmektedir. Bu konuda, ses ve görüntünün duruşma salonuna dışarıdan anlık hızda aktarılması özel bir öneme sahiptir. Nitekim ilgilinin, başka yerde bulunsa bile, teknolojinin sağladığı olanakları kullanarak mahkemeye bir şekilde eriştirilmesi, hukukî dinlenilme hakkıyla bağlantısı tartışılamayacak kadar açık bir olgudur.
Bundan başka, ancak belli bir süre kesitinde yapılabilen işlemlerin elektronik ortamda gün sonuna dek yapılabilmesi olanağı, dilekçe ve belgelerin mahkemelere ulaştırılması sırasında yaşanan bir dizi sorunun üstesinden gelinmesine yardımcı bir uygulamadır. İlgililer, mahkemelerin önünde kuyrukta bekleme veya çevresel nedenlerle ellerindeki bilgi, belge ve dilekçeleri mahkemeye ulaştıramama gibi sorunları – bugün neredeyse her yerden erişilebilen – ağ bağlantısı üzerinden bu amaçla tasarlanmış yargısal uygulamaların sağladığı olanaklarla sorunsuzca aşabilmektedir.
Doğrudanlık İlkesi
Doğrudanlık ilkesi, kendiliğinden kanıt toplama ilkesinin geçerli olduğu ceza hukuku kaynaklı bir ilke olarak görünmesine karşın, adil bir yargılamanın yapı taşlarından olması nedeniyle bütün yargılama usullerinde geçerli bir ilkedir. Bu bağlamda, özel hukuka ilişkin uyuşmazlıkların çözümünü konu alan medenî yargılama hukukunun temel ilkeleri arasında da yer alır.15 Genel anlamda, yargılamanın araya herhangi bir kişi veya kurum girmeden kararı verecek mahkeme önünde ve aynı mahkemece yürütülmesi ve karar verilmesidir.16 Öğretide “aracısızlık”, “doğrudan doğruyalık”, “yüz yüzelik” gibi adlarla da anılan ilke, davanın açılmasından hüküm verilinceye dek tüm kanıt toplama evrelerinin, kararı verecek olan mahkemenin denetiminde ve gözetiminde gerçekleşmesinden sonra, bu kanıtların araya süre girmeden değerlendirilerek, içlerinden adil bir hüküm tesisine doğrudan doğruya katkı sağlayacak olanların yine mahkemece seçilmesini konu almaktadır.17
Doğrudanlık ilkesine uygun yürütülen bir yargılamada mahkeme, tarafları ve kanıtları doğrudan inceleme ve onlar üzerinde kişisel izlenim edinme olanağı bulmaktadır.18 Bu bağlamda, teknolojik aygıtların tahkikatta kullanılması pek çok bakımdan doğrudanlık ilkesiyle iç içedir. Bu konuda, teknolojinin en bilindik yargısal uygulamalarından biri olan ses ve görüntünün mahkemeye dışarıdan aktarılması yönteminin doğrudanlık ilkesine aykırılık oluşturup oluşturmadığı tartışmalıdır.
Öğretide bir görüş, bunun doğrudanlık ilkesine aykırı olduğunu, çünkü mahkemenin tarafları huzurunda görerek tutum ve davranışlarını doğrudan gözlemlemesi gerektiğini savunmaktadır. Bir başka görüş ise, bunun söz konusu olmadığını, ses ve görüntünün gelinen teknolojik gelişmişlik düzeyinde yüksek çözünürlükte aktarıldığını; dolayısıyla, tarafların mahkemenin önünde bulunmasıyla, ses ve görüntülerinin mahkemeye teknolojik aygıtlar aracılığıyla aktarılması arasında herhangi bir ayrım bulunmadığını ileri sürmektedir. Her iki görüşün haklı yönleri bulunsa da teknolojik düzey, ikinci görüşü baskın kılmaktadır.
Aleniyet İlkesi
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 28’inci maddesi uyarınca, mahkemelerde duruşmalar ve kararların bildirimi, kural olarak, alenidir. Alenilik, yargıya güven duyulmasına etki ettiği gibi mahkemelerin de özenli çalışmasını sağlamaktadır. Genel ahlâkın gerekli kıldığı durumlarda mahkemenin kendiliğinden veya istem üzerine duruşmanın kapalı yapılmasına karar verebilmesi durumu dışında aleniyet, yargılamanın yansız yürütüldüğünün gösterilmesine katkı sunmaktadır.19
Gelişmekte olan teknoloji uygulamaları, aleniyet ilkesiyle yakın bağlantı içerisindedir. Sözgelimi, ses ve görüntünün mahkemeye dışarıdan aktarılması yöntemi, elektronik tebligat uygulaması veya ağ bağlantısı üzerinden dava dosyalarının güncel durumlarının sorgulanabilmesi olanağı, işlemlere alenilik kazandıran yeniliklerdir. Öyle ki, bunlar, aleniliğin başlıca amacı ve ayrılmaz öğesi olan, haklarında tesis edilen işlemlerin ilgililerine ve gerektiğinde kamuya güvenlik içinde ve doğru olarak iletilmesine yarar sağlamaktadır.
TÜRK HUKUKUNDAKİ UYGULAMA
Bugün teknolojinin – odakta bilişim sistemleri olmak üzere – Türk yargı uygulamasında etkin kullanımının yolları aranmakta,20 bu doğrultuda ilerleme kaydedilmeye çalışılmaktadır. Yasal altyapıya yakın geçmişte kavuşturulan ve teknik altyapı çalışmaları sürdürülmekte olan birçok tasarı ve uygulama bu kapsamda sayılabilir. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP), elektronik tebligat, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gibi uygulamalar bunların belli başlı örneğidir.
Elektronik İşlemler ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi
Türkiye, küresel çapta en kapsamlı elektronik devlet21 tasarılarından birini geliştirmekte olup, bu tasarının yargı ayağı, Adalet Bakanlığı’nın yürüttüğü Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi’dir.22
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP), adalet hizmetlerinin elektronik ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan bilişim sistemidir [HMK 445/1].
Usul ekonomisiyle yakın ilgisi bulunan sistem, 1998 yılından bu yana güncellenmektedir. UYAP aracılığıyla hukuk uygulamasına; sayısal ortamda dava açılması, mahkemelere bilgi ve belge sunulması, kurum ve kuruluşlar arasında bilgi ve belge alışverişinde bulunulması, harç ve gider yatırılması, ödeme yapılması, mahkeme işlemlerinin anlık olarak takip edilmesi gibi birçok olanak sunulmaktadır [HMK 445/2].
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 445’inci maddesinin gerekçesinde açıklandığı üzere, UYAP; hızlı, etkin, güvenilir, adil, verimli, şeffaf ve etik değerlere uygun bir yargılama mekanizması oluşturmak, doğru ve tutarlı bilginin mevzuatın tanıdığı yetkiler çerçevesinde istenilen zamanda hızlı ve kolayca elde edilmesini ve paylaşımını, her türlü idarî faaliyetler ile denetim, teftiş ve soruşturmanın hızlı ve etkin bir şekilde yürütülebilmesini sağlamak amacıyla, üretkenliği ve verimliliği artırmak için geliştirilen; ölçeklenebilir, çoklu-kullanıcılı ve iş odaklı yönetim bilişim sistemlerinden biridir.
UYAP kapsamındaki tüm birimlerde her türlü yargısal, idarî ve denetim faaliyetleri bu sistemle elektronik ortamda yürütülmektedir.
Merkezî bir bilgi sitemi olan ve elektronik imza23 alt yapısına uygun olarak geliştirilen UYAP ile yargı birimleri ve idarî birimlerin tüm bilgi ve belgeleri doğru ve tutarlı, değişmez ve güvenli bir şekilde veritabanında saklanmakta, yetkisiz erişimlere izin verilmemektedir. UYAP bütünleştirmesiyle, merkezî elektronik ortamda tutulan arşiv sayesinde mükerrer veri girişi engellenmiş olup, doğru ve tutarlı bilgi mevzuatın tanıdığı yetkiler çerçevesinde başta hâkim ve savcılar ile yargı çalışanları olmak üzere, tüm kullanıcıların paylaşımına açılmıştır. Kullanıcılar bu bilgilere, gereksinim duyduklarında, hızlı ve kolayca ulaşabilmektedir. Yargı birimleri de aralarında her türlü bilgi ve belge alışverişini elektronik ortamda ve anlık denebilecek kısa sürelerde gerçekleştirmektedir.
Öte yandan UYAP ile öteki kamu kurum ve kuruluşlarının bilgi sistemleri arasında sağlanan (Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü Adli Sicil Bilgi Sistemi’nden sabıka kayıtları, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü MERNİS’ten nüfus kayıtları, Emniyet Genel Müdürlüğü POLNET’ten ehliyet kayıtları, PTT’den tebligatların durumları, TCMB’den döviz kurları, KİHBİ ve POLNET’ten aranan kişilerin kayıtları gibi) bütünleştirmeler sayesinde mahkemelerin gereksinim duyduğu bilgi ve belgelere elektronik ortamda ulaşılabilmektedir. UYAP ile Yargıtay Bilgi Sistemi arasında kurulan bağlantı da temyiz edilen dosyaların elektronik ortamda Yargıtay’a gönderilmesini ve geri dönüşünü sağlamaktadır.
UYAP kapsamındaki Avukat Bilgi Sistemi ve Vatandaş Bilgi Sistemi aracılığıyla, avukatlara ve vatandaşlara ağ üzerinden elektronik ortamda yargısal işlemlere erişim sunulmaktadır.24 Avukatlar ve vatandaşlar yetkileri çerçevesinde, vekâlet sundukları dava dosyalarını (vekâlet sunmadıkları dava dosyalarını da ilgili hâkimin onayıyla) inceleyebilmekte, bu dosyalardan örnek alabilmekte; elektronik imza ile sistemdeki dava dosyalarına belge ekleyebilmekte, yeni dava açabilmekte, harç ve avans ödeyebilmektedir.
Bundan başka, HMK’nin fizikî olarak hazırlanmasını öngördüğü tutanak ve belgeleri güvenli elektronik imzayla elektronik ortamda hazırlayıp sisteme yükleme olanağı sayesinde, bu yolla oluşturulan tutanak ve belgelerin fizikî olarak ayrıca gönderilmeyeceği hükme bağlanmıştır [HMK 445/2]. Böylece çıktı giderleri azalmış, çok sayıda belgenin fizikî ortamda saklanması yükü kalkmıştır.
UYAP’ın sağladığı bir başka yenilik, işlem süresi ve sürelerin bitimi konusundadır. Mahkemelerden ve savcılıklardan farklı olarak, yedi gün yirmi dört saat esasıyla çalışan sistem, tüm bu süre boyunca dava açılmasına, dilekçe verilmesine ve benzer işlemler yapılmasına olanak tanımaktadır. Ayrıca elektronik ortamda yapılan işlemlerde sürenin gün sonunda biteceğinin düzenlemesiyle [HMK 445/4], hak sahiplerine resmî çalışma saatleri içerisinde yapamadıkları süreli işlerini yirmi dört saatin bitimine dek yapabilme olanağı sağlamaktadır.
Ses ve Görüntü Aktarılması Yoluyla Duruşma Yapılması
Tarafların, taraf vekillerinin, bilirkişilerin ve tanıkların ses ve görüntülerinin bulundukları yerden duruşma salonuna anlık aktarılması yoluyla dinlenmelerine olanak sağlayan25 Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) Türk hukukuna ilk kez 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile 2004 yılında girmiştir. T.C. Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı’nca Avrupa Birliği’nin desteğiyle yürütülen “Adalete Daha İyi Erişim Projesi” kapsamında; yüzü aşkın ağır ceza merkezinde iki yüzden çok mahkemenin duruşma salonunda gerçekleşen duruşmaların sesli ve görüntülü olarak kayıt altına alınması ve mahkemeler arasında eş zamanlı iletişim ile canlı görüşme olanağı sağlanmıştır.26
Ceza yargılamasındaki bu uygulamayı, 2011 yılında yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu izlemiş, ses ve görüntü aktarılması yoluyla duruşma yapılması usulü, yasanın 149’uncu maddesiyle hukuk yargılamasına da girmiştir.
SEGBİS, Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 4/ü maddesinde, “UYAP’ta ses ve görüntünün aynı anda iletildiği, kaydedildiği ve saklandığı Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi” biçiminde tanımlanmaktadır.
Yargılamaya uzaktan katılma olanağı sağlayan sistem, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’yle (yaygın adıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) üstlenilen adil yargılanma hakkı ve usul ekonomisi ilkesi doğrultusunda yargılamanın en az giderle ve ivedi olarak sonuçlandırılmasına katkıda bulunmaktadır.27
Hukuk Muhakemeleri Kanunu bu konuda, “mahkeme, tarafların rızası olmak koşuluyla, kendilerinin veya vekillerinin, aynı anda ses ve görüntü aktarılması yoluyla bulundukları yerden duruşmaya katılmalarına ve usul işlemleri yapabilmelerine izin verebilir”, demektedir [HMK 149/1].
Buna göre, SEGBİS yoluyla duruşma yapılmanın iki koşulu vardır. Bunların ilki, tarafların duruşmanın bu yöntemle yapılmasına rıza göstermesidir. Zira doğrudanlık, adil yargılanma ve mahkemeye erişim hakkı doğrultusunda tarafların mahkemeye doğrudan seslenme, mahkemeye aracısız erişme hakkı bulunmaktadır. Bir başka deyişle, taraflar mahkemede bizzat hazır bulunmak isteyebilirler. Bu nedenle, tarafların rızasının aranmasının, mahkemenin SEGBİS’le duruşma yapılmasına kendiliğinden karar vermesinin önüne geçilmesi için düzenlendiği düşünülebilir.28 Ancak bu olsa bile, koşul fazlasıyla eleştirilebilir niteliktedir. Nitekim tarafların nihaî amacı, davayı kazanmak olduğundan, her bir taraf, karşı tarafın işlem yapamamasından veya duruşmaya katılamamasından menfaat elde etmektedir. Dolayısıyla, duruşmaya uzaktan ses ve görüntü aktarılması yoluyla katılmak isteyen bir tarafın bu isteğinin karşı tarafça olumlu karşılanması uygulamada pek denk gelinecek bir durum değildir. Böyle olunca, duruşmanın SEGBİS aracılığıyla yapılması uygulaması daha başta daralmaktadır.29
İkinci koşul, mahkemenin bu yönde karar vermesidir. Şöyle ki, söz konusu hükümde, tarafların rıza göstermesi durumunda duruşmanın kesinlikle SEGBİS’le yapılacağından değil, mahkemenin buna izin verebileceğinden söz edilmektedir. Bu konuda mahkemeye takdir yetkisi verilmesi, yargılama ilkeleriyle uyumludur. Ses ve görüntü anlık hızda sorunsuz olarak iletilse bile mahkeme, doğrudanlık ilkesi bağlamında tarafları karşısında görmek, tutum ve davranışlarını yakından incelemek isteyebilir.
Yine mahkeme, tarafların rızası olmak koşuluyla; tanığın, bilirkişinin, uzmanın veya bir tarafın dinlenilmesi sırasında başka bir yerde bulunmalarına izin verebilir [HMK 149/2]. Dinleme, ses ve görüntü olarak aynı anda duruşma salonuna aktarılır [HMK 149/2].
Ses ve Görüntü Aktarılması Yoluyla İsticvap
Davanın temelini oluşturan olgular ve bunlarla ilişkili konularda mevcut çelişkileri gidermek üzere, doğrudan taraflara veya taraflardan birine mahkemece soru sorulmasına isticvap denir [HMK 169/2].
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre, isticvap olunacak kimsenin mahkemeye bizzat gelmesi gerekmektedir [HMK 172/1]. Ancak, bu kimse, mahkemenin bulunduğu il dışında oturuyor ve bulunduğu yerde aynı anda ses ve görüntü aktarılması yoluyla isticvap olunması mümkün değil ise istinabe yolu ile isticvap olunur [HMK 172/1].
İsticvabın bu şekilde, ses ve görüntü aktarılması yoluyla yapılması, HMK’nin teknolojiyle ilgili yeniliklerinden biridir.30 Hükümden anlaşıldığı üzere, kural olarak, isticvap davaya bakan mahkemede yapılır. Bu mümkün değilse, ses ve görüntünün aynı anda aktarılması yoluyla kişi, bulunduğu yerde isticvap olunabilir. Ancak bu da olanaksızsa ve kişi il dışında oturuyorsa isticvap, artık istinabe yoluyla yapılır.
İsticvabın mahkemesinde yapılamadığı takdirde, istinabeden önce ses ve görüntünün aktarılması yoluyla yapılması, doğrudanlık ilkesiyle uyum içerisindedir. Davanın içeriğini bilmeyen istinabe mahkemesindense, davaya bakan mahkemenin teknolojik araçlarla isticvap yapması, isticvap yoluyla ulaşılmaya çalışılan bilgilerin daha kolay elde edilmesini sağladığı gibi, yargısal sürecin de niteliğini arttırmaktadır.
Ses ve Görüntü Aktarılmasında SEGBİS Kullanılması Zorunlu Mudur?
Ses ve görüntünün aktarılmasından söz edilince, akla ilk olarak SEGBİS gelmekte ise de gerek HMK 149 gerekse HMK 172 hükmü, aktarımın SEGBİS’le yapılmasına ilişkin açık bir düzenleme içermemektedir. Yasa, ses ve görüntünün duruşma salonuna başka bir yerden anlık hızda aktarılmasından söz etmektedir. Dolayısıyla, anlık hızla ses ve görüntü aktarımına olanak tanıyan herhangi bir iletişim aracının – örneğin bir cep telefonunun – yasaya uygun olduğu söylenebilir. Bir başka deyişle, ses ve görüntünün kesinlikle SEGBİS üzerinden aktarılması zorunlu değildir.31
Elektronik Tebligat
Hukukî anlamda tebligat, “hukuki bir işlemin, ilgili kimsenin bilgisine sunulması için yetkili makamın, yasa ve yöntemine (usulüne) uygun bir biçimde yazı ile veya ilanla yaptığı bildirim işlemi” olarak tanımlanmaktadır.32 Bu bakımdan bildirimin ilgilisine başarıyla ulaştırıldığının biçimsel kanıtıdır.33
7201 sayılı Tebligat Kanunu 1959 yılında yürürlüğe girmiştir. Sonraki yıllarda bir dizi değişiklik yapılmış olsa da elektronik ortamın henüz adının dahi duyulmadığı bir dönemin yaklaşımını yansıtmaktadır.34 Teknolojinin ve iletişimin geldiği aşamada 1959 yıllı Tebligat Kanunu’nun esas aldığı fizikî ortamda tebligatın, tebligat kurumunun gereksinimlerini karşılamadığı açıktır.35 Bu nedenle, yasada, 6099 sayılı Tebligat Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile elektronik ortamda tebligat yapılabilmesine olanak tanıyan bir değişiklik yapılmıştır.
Türk hukukuna 2012 yılında Tebligat Kanunu’nun 7/a sayılı maddesiyle katılan elektronik tebligat, yargı süreci bakımından devrim niteliğinde bir gelişmedir. Nitekim tebligat sisteminin ağır işlemesi, davaların uzun sürmesinin başlıca nedenleri arasında görülmektedir.36 Bu bakımdan elektronik tebligat, teknolojinin yargı işlemlerinde etkin kullanımının güncel örneklerinden biridir.
Değişiklikten sonra elektronik ortamda yapılacak tebligata ilişkin usul ve esasları düzenlemek amacıyla [ETY 1/1], yasanın 7/a maddesine dayanan [TK 7/a/6, ETY 2] Elektronik Tebligat Yönetmeliği’nde elektronik tebligat, “Tebligat Kanunu ve bu Yönetmeliğe uygun olarak elektronik ortamda yapılan tebligat” [ETY 3/1-ç] olarak tanımlanmaktadır.
Elektronik tebligat uygulaması, tahkikatta taraflarla mahkeme arasındaki bilgi ve belge akışının hızlandırma ve yapılan giderleri en alt düzeyde tutma bakımından usul ekonomisi ilkesine önemli katkıları olan bir yapıdır. Tebligatın elektronik yolla yapılması, tebligat işlemlerine hız kazandırdığı gibi, posta giderlerinden; kâğıt, baskı ve işgücü masrafından da tasarruf sağlamaktadır. Bundan başka, hukukî sürecin bütününde; bilgi ve belge güvenliğinin sağlanması, kişisel verilerin korunması, uyum ve iş birliğinin güçlendirilmesi bakımından pek çok açıdan katkıda bulunmaktadır.
Elektronik Tebligatın Yapılması Yöntemi
Elektronik tebligatı çıkarmaya yetkili makam veya merci, elektronik tebligat iletisini hazırlayarak, Ulusal Elektronik Tebligat Sistemi’ne (UETS) teslim eder [ETY 9/1]. UETS ise bu iletiyi zaman damgasıyla ilişkilendirerek ilgilinin elektronik tebligat adresine ulaştırır [ETY 9/2].
Elektronik tebligat adresi, PTT tarafından, gerçek kişiler için kimlik bilgileri, tüzel kişiler için ise tabi oldukları sistem bilgileri esas alınarak tek ve benzersiz biçimde oluşturulan ve UETS’ye kaydedilen tebligat adresidir [ETY 3/1-d]. Kayıtlı Elektronik Sistemine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’le düzenlenen kayıtlı elektronik posta (KEP) adresi de bu anlamda bir elektronik tebligat adresidir.37
Kayıtlı Elektronik Posta
Kayıtlı elektronik posta, elektronik iletilerin, gönderimi ve teslimatı da dâhil olmak üzere, kullanımına ilişkin olarak hukukî delil sağlayan, elektronik postanın nitelikli biçimidir [KEPY 4/1/i].
Kayıtlı elektronik postanın başlıca kullanım amacı, bir elektronik iletinin tarafları veya ilgilileri arasında KEP hesabı aracılığıyla hukukî ve teknik güvenliğe sahip bir şekilde gönderilip alınmasını sağlamak ve güvenli iletişimde bulunmaktır [KEPY 11/1].
Sistem, kayıtlı elektronik posta hizmet sağlayıcıları aracılığıyla ve güvenli elektronik imza ve zaman damgası kullanılarak, bir elektronik postanın iletildiği, bu postayı gönderen ve alan tarafların kimliklerinin ve gönderilen elektronik postanın içeriğinin değiştirilmediğini güvence altına almaktadır. Böylelikle, gönderilen postanın göndericisi bir postayı göndermediğini, alıcısı ise söz konusu postayı almadığını ileri sürememektedir.38
Tebligatın Yapılmış Sayılacağı An
Elektronik yolla yapılan tebligat, ilgilinin elektronik adresine ulaştığı günü izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır [TK 7/a/4, ETY 9/6].
Elektronik Tebligatta Tebligatı Çıkarmaya Yetkili Merciler
Elektronik tebligat çıkarmaya yetkili merciler, Tebligat Kanunu’nun 1’inci maddesinde gösterilmiştir. Buna göre; yargı yerleri, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (1) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, (2) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idareler, (3) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlar, (4) sayılı cetvelde yer alan sosyal güvenlik kurumları ile vakıf yükseköğretim kurumları, il özel idareleri, belediyeler, köy tüzel kişilikleri, barolar ve noterler elektronik ortamda tebligat yapabilir.
Tebligatın Elektronik Yolla Yapılmasının
Zorunlu Olduğu Gerçek ve Tüzel Kişiler
Tebligat Kanunu’nun 7/a/1 maddesi ile Elektronik Tebligat Yönetmeliği’nin 5/1 maddesi gereği, şu gerçek ve tüzel kişilere tebligatın elektronik yolla yapılması zorunludur:
- 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (1), (2), (3) ve (4) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar,
- Anılan yasada tanımlanan yerel yönetimler,
- Özel yasayla kurulmuş öteki kamu kurum ve kuruluşları ile yasayla kurulan fonlar ve kefalet sandıkları,
- Kamu iktisadî teşebbüsleri ile bunların bağlı ortaklıkları, müessese ve işletmeleri,
- Sermayesinin yüzden ellisinden çoğu kamunun olan öteki ortaklıklar,
- Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları,
- Yasayla kurulanlar da dâhil olmak üzere, tüm özel hukuk tüzel kişileri,
- Noterler,
- Baro levhasına yazılı avukatlar,
- Sicile kayıtlı arabulucular ve bilirkişiler,
- İdareleri, kamu iktisadi teşebbüslerini veya sermayesinin yüzde ellisinden çoğu kamunun olan öteki ortaklıkları; adlî ve idarî yargı yerleri, icra müdürlükleri veya hakemler nezdinde vekil sıfatıyla temsile yetkili olan kişilerin bağlı bulunduğu birimler.
Elektronik tebligat adresi, bunların dışında kalan gerçek ve tüzel kişilere, istemeleri durumunda verilmekte olup, bu yolla adres edinen bu kişilere de tebligatın elektronik ortamda yapılması zorunludur [TK 7/a/2, ETY 5/2].
Tanığın Davet Edilmesinde Teknolojik Araçlara Başvurulması
“Tanığın Davet Edilmesi” usulünü belirleyen HMK 243 hükmüne göre, tanık mahkemeye davetiye gönderilerek çağrılır. Davetiye, tanığa duruşma gününden en az bir hafta önce Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir [HMK 243/2].
Kural bu olsa da teknolojik gelişmelerin etkisiyle tanığın gerektiğinde telefon, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de davet edilebilmesi kabul edilmiştir [HMK 243/3]. Tanığın mahkemeye çağrılmasında kullanılacak bu araçlar, bugünün iletişim ve bilişim teknolojisi göz önüne alınarak belirlenmiştir [HMK 243 G.].
Ancak bu yolla çağrı, ayrıksı bir düzenleme olduğundan tanık duruşmaya gelmezse, gelmemeye ilişkin hükümler uygulanmaz [HMK 243/3].
Diğer
Yaygın olarak bilişim araç ve sistemleri anlamında kullanılır olmuşsa da Türk Dil Kurumu’nun, “insanın maddî çevresini denetlemek ve değiştirmek amacıyla geliştirdiği araç gereçlerle bunlara ilişkin bilgilerin tümü” biçiminde tanımladığı teknolojinin anlamı, bu kullanımın ötesine uzanmaktadır. Sözgelişi, yargıcın keşif yerine ulaşımını sağlayan motorlu taşıtın veya keşif yapılan ses ve görüntü kaydı yapılmasına olanak tanıyan düzenekler de teknoloji kavramının kapsamı içinde kalmaktadır. Bu bakışla, bu türlü olanakların yargı uygulamalarında kullanımı da teknolojik olanaklardan yararlanılmasının geniş anlamda örneklerinden sayılabilir.
SONUÇ
Çalışmada tahkikat hakkında kısa bir açıklama yapılmış, teknolojiye ve teknolojinin yargı uygulamalarında kullanımına genel bir bakış sunulmuştur. Duruşma düzeninin sağlanmasına, kanıtların hızlı ve nesnel ölçütlerle değerlendirilmesine çokça katkıları olan teknolojinin Türk hukukunda yeni sayılabilen UYAP, SEGBİS ve elektronik tebligat uygulamaları incelenmiştir.
Teknolojinin sunduğu olanaklardan yararlanılmasının medenî usul hukukunun usul ekonomisi, hukukî dinlenilme hakkı, doğrudanlık ilkesi gibi belli başlı ilkeleriyle bağıntısı ele alınmış; HMK 445’te düzenlenen elektronik işlemler, HMK 149’daki ses ve görüntü aktarılması yoluyla duruşma yapılması usulü ve elektronik tebligat uygulaması açıklanmaya çalışılmıştır. Böylece teknolojinin Türk hukuk yargısındaki uygulaması görülmüştür.
Yerleşik alışkanlıklar ve tutucu uygulamalar, teknolojinin etkin kullanılmasının önünde hâlâ birer engel olsa da pek uzak olmayan gelecekte teknolojinin hukuk uygulamasında geniş bir yer edineceği şimdiden öngörülebilmektedir. Buna örnek olarak, elektronik tebligatın sağladığı tasarruf yeterlidir. Türkiye’de her yıl ortalama 32,5 milyon tebligat çıkarılmaktadır.39 Her tebligat, 14 TL gidere neden olmaktadır. Buna yıllık nüfus ve ardından işlem hacmindeki artış da eklenince, giderin boyutu daha belirgin olmaktadır. Oysa elektronik tebligatın gideri işlem başına 1 TL dolayındadır. Şu hâlde, elektronik tebligat uygulamasıyla yılda ortalama 425 milyon TL tasarruf yapılması olanaklıdır.40 Bu bakışla, basılı belgelendirmenin elektronik işlemler karşısında şu anki güçlü konumunu yitirerek ikincil sırayı alacağı anlaşılmaktadır. Kuşkusuz, tüm bunlar, yargılamanın gövdesini oluşturan tahkikatın yakın zamanda köklü değişikliklere uğrayabileceği anlamına gelmektedir.