GİRİŞ
6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’na göre, “anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirkettir” [TTK 329/1]. Anonim ortaklıklar, yasanın yasaklamadığı her türlü ekonomik amaç ve konular için kurulabilir [TTK 331]. Ortaklık, kurucuların, yasaya uygun olarak düzenlenmiş bulunan, sermayenin tamamını ödemeyi, şartsız taahhüt ettikleri, imzalarının noterce onaylandığı veya ticaret sicili müdürü yahut yardımcısı huzurunda imzaladığı esas sözleşmede, anonim ortaklık kurma iradelerini açıklamalarıyla kurulur [TTK 335/1].
“Anonim şirketin, esas sözleşmeyle atanmış veya genel kurul tarafından seçilmiş, bir veya daha fazla kişiden oluşan bir yönetim kurulu bulunur” [TTK 359/1]. Ortaklığı bu yönetim kurulu yönetir ve temsil eder [TTK 365]. Yönetim kurulu üyeleri, görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve ortaklığın çıkarlarını dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındalardır [TTK 369]. Aksi takdirde, ortaklığa, paydaşlara ve ortaklık alacaklılarına karşı hukukî ve cezaî sorumlulukları gündeme gelebilir.
Bu çalışmada, anonim ortaklıklarda yönetim kurulu üyelerinin hukukî sorumlulukları üzerinde durulmuş, yönetim kurulunun oluşumu, üyelerin görev süresi, görev ve yetkileri ile sorumluluklarını gündeme getiren durumlara değinilmiştir.
YÖNETİM KURULUNUN GENEL YAPISI
Oluşumu
Anonim ortaklığın görev ve yetkileri yönünden genel kuruldan sonra en önemli organı yönetim kuruludur.1 Ortaklığın, esas sözleşmeyle atanmış veya genel kurul tarafından seçilmiş, bir veya daha fazla kişiden oluşan bir yönetim kurulu bulunur [TTK 359/1]. eTTK’de yönetim kurulunun en az üç kişiden oluşacağı düzenlemesi, bundan böyle geçerli değildir.2 TTK’ye göre, yönetim kurulunun oluşumu için tek üyenin varlığı yeterlidir.3
Yönetim kurulu üyelerinden en az biri, yerleşim yeri Türkiye’de bulunan bir Türk vatandaşı olmalıdır [TTK 359/1]. Bunun nedeni, bir yandan işlem kolaylığı sağlanması, öte yandan yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu doğuran durumlarda hukukî ve cezaî sorumluluğa ilişkin hükümlerin etkin biçimde uygulanmasını sağlayarak ortaklığın, paydaşların ve ortaklık alacaklılarının çıkarlarının korunmasıdır.4
Gerçek kişiler yanında, tüzel kişiler de tüzel kişilik olarak yönetim kurulu üyeliğine seçilebilir.5 Bu durumda, tüzel kişi, kendisini yönetim kurulunda temsil edecek bir gerçek kişiyi tescil ve ilân ettirmeli, aynı zamanda ağ sayfasında bu kişiyi ivedi olarak açıklamalıdır [TTK 359/2]. Tüzel kişilerin yönetim kurulu üyeliğine seçilebilmesine olanak tanıyan bu düzenlemenin altında yatan düşünce, gerçek kişinin işlemlerinden dolayı yönetim kurulu üyesi olan tüzel kişinin sorumlu tutulmasının önünün açılması,6 böylelikle ortaklğıa, paydaşlara ve ortaklık alacaklılarına güvence verilmesidir.7
Görev Süresi
Yönetim kurulu üyeleri en çok üç yıl süreyle görev yapmak üzere seçilir [TTK 362].8 Tersi esas sözleşmede düzenlenmemişse, aynı kişi yeniden yönetim kurulu üyesi seçilebilir [TTK 362].
Yönetim kurulu üyelerinin görev süresine ilişkin düzenleme, üst eşik bakımından emredici niteliktedir. Dolayısıyla genel kurul, yönetim kurulu üyelerinin bir ya da iki yıl süreyle görev yapmalarını kararlaştırabilir.9
Bununla birlikte, tüzel kişilerin yönetim kurulunda temsiline ilişkin ayrıksı bir düzenlemeye değinmekte yarar vardır. TTK’nin 334’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında, “devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişilerinden birine, esas sözleşmede öngörülecek bir hükümle, paysahibi olmasalar da, işletme konusu kamu hizmeti olan anonim şirketlerin yönetim kurullarında temsilci bulundurma hakkı” verilebileceği belirtilmiştir. Kamu tüzel kişilerinin yönetim kurulundaki temsilcileri, genel kurul tarafından seçilen yönetim kurulu üyeleriyle aynı hak, yetki ve görevlere sahiptir [TTK 334/3].10 Ancak bunlar, genel kurul tarafından seçilen üyelerden ayrı olarak, yalnızca kendilerini atayan kamu tüzel kişisince görevden alınabilirler [TTK 334/2]. Bu bağlamda, yönetim kurulu üyelerinin en çok üç yıl süreyle seçilebileceğine ilişkin hüküm, kamu tüzel kişilerinin kendilerini temsilen atadıkları yönetim kurulu üyeleri bakımından geçerli değildir.11
Görev ve Yetkileri
Yönetim kurulu, yasanın ve esas sözleşmenin genel kurulun yetkisine bıraktığı durumlar dışında, ortaklığın işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli olan her türlü iş ve işlem konusunda karar almaya yetkilidir [TTK 374].12
TTK’nin 375’inci maddesi gereği, yönetim kuruluna ait şu yetkiler hiçbir biçimde devredilemez ve vazgeçilemezdir:13
- Ortaklığın üst düzeyde yönetimi ve bunlarla ilgili talimatların verilmesi,
- Ortaklık yönetim örgütlenmesinin belirlenmesi,
- Muhasebe, finans denetimi ve ortaklık yönetiminin gerektirdiği ölçüde, finansal planlama için gerekli düzenin kurulması,
- Müdürlerin ve aynı işleve sahip kişiler ile imza yetkisini haiz bulunanların atanmaları ve görevden alınmaları,
- Yönetimle görevli kişilerin, özellikle kanunlara, esas sözleşmeye, iç yönergelere ve yönetim kurulunun yazılı talimatlarına uygun hareket edip etmediklerinin üst gözetimi,
- Pay, yönetim kurulu karar ve genel kurul toplantı ve müzakere defterlerinin tutulması, yıllık faaliyet raporunun ve kurumsal yönetim açıklamasının düzenlenmesi ve genel kurula sunulması, genel kurul toplantılarının hazırlanması ve genel kurul kararlarının yürütülmesi,
- Borca batıklık durumunun varlığında mahkemeye bildirimde bulunulması.
YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ
Yönetim kurulu üyeleri, birçok haklara sahip ve bunun yanı sıra birtakım yükümlülükler altındadır. Yükümlülüklerine aykırı davranmaları durumunda tazminat ve başkaca sorumlulukları gündeme gelebilir. Bu nedenle, yönetim kurulu üyelerinin başlıca yükümlülükleri üzerinde durmakta yarar vardır.
Özen Yükümlülüğü
TTK’nin 369’uncu maddesinin ilk fıkrasında, “yönetim kurulu üyeleri ve yönetimle görevli üçüncü kişiler, görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındadırlar”, denilmektedir.
eTTK’nin 320’nci maddesi, bu konuda, basiret ölçüsünden söz etmekte idi. Yüksek mahkemenin istikrar kazanan içtihatları, basiret ve basiretli iş adamı kavramlarını katı biçimlerde ve yöneticiden aşırı denilebilecek ölçüde beklenti içerecek şekilde tanımladığı için TTK’de bu kavramdan uzaklaşılmıştır. Nitekim ortaklığın yararına olanı muhakkak yapmak ve zararına olandan muhakkak kaçınmak, özen borcunun ölçüsü olarak kabul edilemez.14 Duruma uygun araştırmalar yaptıran, ilgililerden bilgi toplayarak karar alan yönetim kurulu, ekonomik koşullar beklenenin tersi doğrultuda gelişmiş ve ortaklık zarara uğramış olsa bile özensizliği nedeniyle sorumlu tutulamaz.15
Bağlılık Yükümlülüğü
Yönetim kurulu üyeleri ile ortaklık ve paydaşlar arasındaki ilişkiler güvene dayanan ilişkilerdir.16 Bunun doğal bir sonucu da yönetim kurulu üyesinin bağlılık yükümlülüğüdür. Bağlılık yükümlülüğü, ortaklık çıkarlarının gözetilmesi, kişisel çıkarların veya üçüncü kişilerin çıkarlarının ortaklık çıkarlarının önüne geçirilmemesi, yönetim kurulu üyeliği görevinin yalnızca anonim ortaklığın çıkarları göz önünde bulundurularak yürütülmesi, ortaklık zararına iş ve eylemlerde bulunulmaması ve sır saklama yükümlülüğünü barındırması yönünden özen yükümlülüğünden ayrılmaktadır.17
Anonim ortaklık yönetim kurulu üyeleri, özen yükümlülüğünün yanında ortaklığa bağlılıkla da yükümlüdür. Buna aykırı iş ve eylemde bulunmaları durumunda sorumlulukları gündeme gelebilir.
Rekabet Yasağı
Yönetim kurulu üyelerinin ortaklıkla rekabet yasağı, TTK 396’da düzenlenmiştir. Buna göre, yönetim kurulu üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaksızın, ortaklığın işletme konusuna giren ticarî iş türünden bir işlemi kendisi veya başkası hesabına yapamaz [TTK 396/1]. Ayrıca, aynı tür ticarî işlerle uğraşan bir ortaklığa sorumluluğu sınırsız ortak olarak da giremez [TTK 396/1].
Görüldüğü üzere, rekabet yasağının ihlâl edilmiş sayılması için söz konusu işlemin ortaklığın işletme konusuna girmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, işlem ortaklığın işletme konusuna girse bile, ticarî iş türünden bir iş olmadıkça yönetim kurulu üyesinin rekabet yasağına aykırı davrandığından söz edilemez. Örneğin, arsa alıp konut yapan bir ortaklığın yönetim kurulu üyesi, kendi kişisel gereksinimi için bir arsa alıp üstüne konut yaptırırsa rekabet yasağına aykırı davranmış olmaz.18
Ortaklık, bu yasağa aykırı hareket eden yönetim kurulu üyelerinden;
- Tazminat isteyebilir ya da
- Tazminat yerine, yapılan işlemi ortaklık adına yapılmış sayarak üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin ortaklığa ait olduğunu dava edebilir [TTK 396/1].
Bu seçim, rekabet yasağına aykırı hareket eden üye veya üyelerin görüşmelere ve karara katılımı olmaksızın yönetim kurulunca karara bağlanır [TTK 396/2].19
Bu konudaki haklar, söz konusu ticarî işlemlerin yapıldığının veya yönetim kurulu üyesinin başka bir ortaklığa girdiğinin öbür üyelerce öğrenilmesinden sonra üç ay ve her durumda bunların gerçekleşmesinin üstünden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar [TTK 396/3].
Ortaklıkla İşlem Yapma ve Ortaklığa Borçlanma Yasağı
TTK 395, profesyonel yönetim kurulu anlayışının gereği ve sermayenin korunması ilkesinin bir ürünü olarak,20 yönetim kurulu üyelerinin ortaklıkla işlem yapma ve ortaklığa borçlanma yasağını düzenlemektedir.
Maddenin ilk fıkrasına göre, yönetim kurulu üyesi, genel kurulun izni olmaksızın ortaklıkla kendisi veya başkası adına işlem yapamaz. Aksi hâlde, ortaklık, yapılan işlemin batıl olduğunu ileri sürebilir.21
Bundan, yasanın, yönetim kurulu üyesinin ortaklıkla işlem yapma yasağını mutlak biçimde yasaklamadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, genel kurulun bu yönde vereceği bir izin, yönetim kurulu üyesinin söz konusu işlemi yapabilmesini olanaklı kılmaktadır.
Yönetim kurulu üyelerinin ortaklığa borçlanma yasağı ise, anılan maddenin 2’nci fıkrasında düzenlenmektedir. Malvarlığının korunması ilkesinin bir gereği olarak;
- Yönetim kurulu üyesi, alt ve üst soyundan biri ya da eşi yahut üçüncü derece dâhil üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarından biri,
- Yönetim kurulu üyesinin ve alt ve üst soyundan birinin ya da eşinin yahut üçüncü derece dâhil üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarından birinin ortağı oldukları kişi ortaklıkları,
- Yönetim kurulu üyesinin ve alt ve üst soyundan birinin ya da eşinin yahut üçüncü derece dâhil üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarından birinin en az yüzde yirmisine katıldıkları sermaye ortaklıkları,
ortaklığa nakit veya ayın borçlanamaz. Ortaklık, bu kişiler için kefalet, garanti ve teminat veremez, sorumluluk yüklenemez veya bunların borçlarını devralamaz [TTK 395/2].
Yasağa aykırı işlem yapılması durumunda, ortaklık alacaklıları, ilgili yönetim kurulu üyesini (veya diğer ilgili alt ve üst soyundan, eşinden yahut üçüncü derece dâhil üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarından hangisi ise onu) ortaklığın yükümlendirildiği tutarda doğrudan takip edebilirler [TTK 395/2].22
Temsil Yetkisinin Aşılması
Ortaklığın üçüncü kişilerle olan ilişkileri temsil kavramı altında toplanır.23 Temsil yetkisi, üçüncü kişilerle yapılan anlaşmaları, ortaklıkla üçüncü kişiler arasında ortaya çıkabilecek haksız fiil ilişkilerini, tasfiye işlerini, ortaklık adına talep edilebilecek haklar ile borç doğuran iş ve işlemleri kapsar.24
Esas sözleşmede aksi öngörülmemişse veya yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa, temsil yetkisi, çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna aittir [TTK 370].25 Yasa, çift imzayı yönetim kurulu üyelerinin hangilerinin kullanacağına ilişkin düzenleme yapmamıştır. Bu bağlamda, temsil yetkisi, yönetim kurulu başkanı ve başkan yardımcısı tarafından kullanılabileceği gibi, herhangi iki yönetim kurulu üyesince de kullanılabilir.26
Bu konudaki belirsizliğin giderilmesi; alacaklıların, paydaşların ve ortaklığın çıkarlarının korunması amacıyla, TTK 373’te yönetim kurulunun ortaklığı temsile yetkili kişileri ve bunların temsil şekillerini gösterir kararının noterce onaylanmış suretini, tescil ve ilân etmesi, bunun için de söz konusu belgeleri ticaret siciline vermesi zorunluluğunu hüküm altına almıştır.27
Öyle ki, temsil yetkisinin ticaret sicilinde tescilinden sonra, ilgili kişilerin seçimine veya atanmalarına ilişkin herhangi bir hukukî sakatlık, ortaklık tarafından üçüncü kişilere, ancak sakatlığın bunlar tarafından bilindiğinin ispat edilmesi şartıyla ileri sürülebilmektedir [TTK 373/2].
Temsile yetkili kişilerin seçimlerine ve atanmalarına ilişkin hukukî sakatlıkların üçüncü kişilere karşı ileri sürülemeyeceği,28 sürülebilmesi için hukukî sakatlığın onlar tarafından bilindiğinin ispatlanması gerektiği kuralı, uygulamadaki tereddütleri ortadan kaldırmaktadır. Hukukî sakatlık ne kadar ağır olursa olsun bunun üçüncü kişiye karşı ileri sürülememesi, üçüncü kişiye izleyemeyeceği, belirleyemeyeceği ve yargılayamayacağı bir yükümlülük yüklenmesini engellemek ve işlem güvenliği ile adaleti sağlamak amaçlarına yöneliktir [TTK 373 G.].
Anonim ortaklığı temsile yetkili olanlar, ortaklığın amacına ve işletme konusuna giren her tür işleri ve hukukî işlemleri, ortaklık adına yapabilir ve bunun için ortaklık unvanını kullanabilirler [TTK 371/1]. Bu düzenleme, eski yasadaki, ortaklığın hak ehliyetini onun amaç ve konusuyla sınırlayan29 ultra vires kuralını ortadan kaldırmıştır.30 Artık ortaklığın hak ehliyeti, işletme konusuyla sınırlı değildir. Nitekim ortaklık esas sözleşmesinin ilân edilmiş olması, üçüncü kişilere ortaklığın amaç ve konusunu bilme zorunluluğunu yüklememektedir. Bu bakımdan ortaklık, üçüncü kişilere karşı, temsilcilerinin işlemleri dolayısıyla sorumlu olup;31 amaç ve konusuna girmeyen bir iş veya işlem nedeniyle zarara uğramışsa, bunu, iç ilişkide temsil yetkisini aşan yönetim kurulu üyesine/üyelerine karşı rücu davası yoluyla ileri sürmelidir [TTK 371].
Yönetim Kurulu Üyesinin Katılması Yasak Olan Müzakereler
Yönetim kurulu üyeleri, TTK’nin 393’üncü maddesinde gösterilen iş ve durumlara ilişkin görüşme ve oylamalara katılamazlar. Sözgelimi, yönetim kurulu üyesinin; kendisinin, alt ve üst soyundan birinin, eşinin veya üçüncü derece dâhil üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarından birinin kişisel ve ortaklık dışı çıkarlarıyla ortaklığın çıkarlarının çatıştığı konulara ilişkin görüşmelere katılması yasaktır.
Üyenin katılmasının yasak olduğu görüşmeler, anılan kişilerin kişisel ve ortaklık dışı işleriyle ilgilidir. Kişisel sözcüğü ile üyenin kendisine veya yakınına doğrudan bir yarar sağlanmasına göndermede bulunulmaktadır. Yoksa bunlardan birinin içinde yer aldığı bir topluluğa kazanç veya yarar sağlanması kişisellik kapsamında değerlendirilmez.32 Ortaklık dışılıkla anlatılan da konunun ortaklık içi ilişkilerin dışında olduğudur. Bu bakımdan yönetim kurulu üyesinin eşinin, alt ve üst soyundan birinin ortaklık görevine seçilmesi, atanması, ortaklık görevinden alınması konularında görüşmelere ve oylamalara katılabileceği belirtilmelidir.33
Bununla birlikte, yönetim kurulu üyesinin katılamayacağı görüşmelerin sayma yoluyla sınırlandırılmadığı göz ardı edilmemelidir. TTK 393/1, görüşmelere katılma yasağını dürüstlük kuralının gerektirdiği durumları da kapsamak üzere genişletmektedir.
Görüşmelere katılma yasağı bulunmasına karşın; çıkar uyuşmazlığını yönetim kuruluna açıklamayan ve görüşmeye katılan yönetim kurulu üyesi, bu durumu bilen veya nesnel olarak bilmesi gerektiği hâlde üyenin toplantıya katılmasına itiraz etmeyen yönetim kurulu üyeleri ve söz konusu üyenin toplantıya katılması yönünde karar alan yönetim kurulu üyeleri, ortaklığın bu nedenle uğrayacağı zararların giderilmesinden sorumlu olurlar. Buradaki sorumluluk, kusura dayanıp, müteselsil değildir.34
YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN HUKUKÎ SORUMLULUĞU
Anonim ortaklıkta hukukî sorumluluk, bu ortaklığa özgülenen dördüncü kısmın sonunda [TTK 329-563], “Hukukî Sorumluluk” başlıklı on birinci bölümde [TTK 549-561] düzenlenmiştir.35
Genel Olarak
Bilindiği gibi, anonim ortaklık adına işlem yapma, sözleşme kurma ve ortaklığı temsil etme görev ve yetkisi yönetim kurulunundur. Yönetim kurulu, bu sırada yaptığı işlem ve eylemleriyle üçüncü kişileri zarara uğratabilir. Ancak zarara neden olan işler, anonim ortaklık adına yapıldığından ne ortaklık adına bu işlem ve sözleşmeleri üçüncü kişilerle doğrudan yapan üyeler ne de kurulun öteki üyeleri üçüncü kişilere karşı doğrudan sorumlu olurlar. Nitekim yüklenilen borç, anonim ortaklık tüzel kişiliğinindir.36
Kural bu olmakla birlikte, bunun katı uygulanması, anonim ortaklık bakımından ağır sonuçlar doğurabilir. Bu yüzden ortaklığa kurulun işlem ve eylemleri nedeniyle uğradığı zararlar için kurul üyelerine rücu edebilmesi olanağı tanınmaktadır.37
Sorumluluğun Dayanağı
Yönetim kurulu üyeleri ile ortaklık arasındaki ilişki, kurul olarak değil, ancak bireysel olarak sözleşmeye dayandığından, yönetim kurulu üyelerinin ortaklığa karşı sorumluluğu sözleşmeden doğmaktadır. Yönetim kurulu üyeleri, kural olarak, anonim ortaklık adına işlem yaparken ve görev ve yükümlülüklerini yerine getirirken yaptıkları işlem ve eylemlerden üçüncü kişilere karşı doğrudan sorumlu değildir. Söz konusu işleme katılmayan üyelerin kişisel sorumluluğu bulunmadığı gibi, bu işlemleri yapan üyelerin de doğrudan sorumluluğu yoktur. Ortaklık adına yapılan işlemlerden, üçüncü kişilere karşı, ortaklık tüzel kişiliği sorumludur.
Ancak yönetim kurulu üyelerinin, işlemleriyle anonim ortaklık tüzel kişiliğini sorumlu duruma getirecek iş ve işlemlerde bulunmaları, ortaklığın zarara uğramasına neden olmaktadır. İşte yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu, bu sırada, ortaklığa karşı sorumluluk biçiminde gündeme gelebilmektedir. Ne var ki, üyelerin bu zararlardan sorumlu tutulabilmeleri için yasadan veya esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlu olarak ihlâl etmiş olmaları zorunludur.38 Nitekim buradaki sorumluluk, bir kusur sorumluluğudur. TTK bu konuda, hiç kimsenin denetimi dışında kalan yasaya veya esas sözleşmeye aykırılıklar nedeniyle, gözetim yükümü dolayısıyla sorumlu tutulamayacağını [TTK 553/3] açıkça düzenlemektedir.
Sorumluluk Durumları
Sorumluluk durumları, TTK’nin 549-554’üncü maddeleri arasında düzenlenmiş olup, 554’üncü maddedeki “denetçinin ve işlem denetçilerinin sorumluluğu” çalışmanın kapsamı dışında kaldığından aşağıda yalnızca 549-553’üncü maddeler, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu konusuyla ilgileri oranında ele alınmaktadır.
Belge ve Beyanların Yasaya Aykırılığından Doğan Sorumluluk
Ortaklığın kuruluşu, sermayesinin artırılması ve azaltılması ile birleşme, bölünme, tür değiştirme ve menkul kıymet çıkarma gibi işlemlerle ilgili belgelerin, izahnamelerin, taahhütlerin, beyanların ve garantilerin yanlış, hileli, sahte, gerçeğe aykırı olmasından, gerçeğin saklanmış bulunmasından ve diğer yasalara aykırılıklardan doğan zararlardan, belgeleri düzenleyen, beyanları yapan veya kusurlu biçimde bunlara katılan yönetim kurulu üyeleri sorumludur [TTK 549].
Sermaye Hakkında Yanlış Beyanda Bulunulmasından ve Ödeme Yetersizliğinin Bilinmesinden Doğan Sorumluluk
Sermaye tamamıyla taahhüt olunmamış veya karşılığı yasa veya esas sözleşme hükümleri gereğince ödenmemişken, sermayeyi taahhüt edilmiş veya ödenmiş gibi gösteren yönetim kurulu üyeleri bu payları üstlenmiş kabul edilirler ve payların karşılıkları ile zararı faiziyle birlikte müteselsilen öderler [TTK 550/1].
Sermaye taahhüdünde bulunanların ödeme yeterliliğinin bulunmadığını bilen ve buna onay veren yönetim kurulu üyeleri de söz konusu borcun ödenmemesinden doğan zarardan sorumlulardır [TTK 550/2].
Ayınlara Değer Biçilmesinde Yolsuzluk Yapılmasından Doğan Sorumluluk
Ayni sermayenin veya devralınacak işletme ile ayınların değerlemesinde emsaline oranla yüksek fiyat biçen, işletme ve aynın niteliğini veya durumunu farklı gösteren ya da başka bir şekilde yolsuzluk yapan yönetim kurulu üyeleri, bundan doğan zarardan sorumludur [TTK 551].
Halktan İzinsiz Para Toplanmasından Doğan Sorumluluk
Bir anonim ortaklık kurmak veya ortaklığın sermayesini artırmak amacıyla veya vaadiyle halktan para toplanabilmesi için Sermaye Piyasası Kurulu’ndan (SPK) izin alınması gerekir. Bu iznin esas ve usulleri SPK tarafından belirlenmektedir. SPK, izinsiz para toplanması girişiminin ve başlanmışsa para toplanmasının tedbiren, hemen durdurulmasını, toplanan paraların koruma altına alınmasını, gerekli diğer önlemlerin uygulanmasını, gereğinde kayyım atanmasını, Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi’nden de isteyebilir. Buna aykırı olarak para toplayanlar ve fiilden haberli olan kurumlar ile ilgili ortaklığın yönetim kurulu üyeleri, yöneticileri ve girişimcileri toplanan paranın derhâl SPK’nin belirlediği bir mevduat veya katılım bankasına yatırılmasından müteselsilen sorumlulardır [TTK 552/1].
SPK’den izin alınmış, ancak toplanan tutarlar, izin tarihinden itibaren altı ay içinde öngörülen amaca uygun olarak kullanılmamış veya ciddi bir şekilde kullanılmaya başlanılmamışsa da yönetim kurulu üyeleri bundan sorumlu olurlar [TTK 552/2].
Kurucuların, Yönetim Kurulu Üyelerinin, Yöneticilerin ve Tasfiye Memurlarının Sorumluluğu
Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, yasadan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlâl ettikleri takdirde, kusurlarının bulunmadığını kanıtlamadıkça hem ortaklığa hem paydaşlara hem de ortaklık alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlulardır [TTK 553/1].
Yönetim kurulu, yasadan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, yasaya dayanarak, başkasına devretmişse, üyeler, bu kişilerin eylem ve kararlarından, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin kanıtlanması dışında sorumlu olmazlar [TTK 553/2].
Hiç kimse denetim alanı dışında kalan, yasaya veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar nedeniyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz [TTK 553/3]. Bu nedenle, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu da ancak denetim alanları içerisindeki işlem ve eylemlerle sınırlıdır.
Doğrudan Zararlardan Sorumluluk
Yönetim kurulu üyelerinin yasadan veya esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerine aykırı ve kusurlu işlem ve eylemleriyle paydaşları ve alacaklıları bireysel olarak doğrudan doğruya zarara uğrattıkları durumlarda doğrudan zarar vardır.39 Doğrudan zarar, ortaklığın zarara uğramasından bağımsızdır.40 Bu nedenle ortaklığın zarara uğraması, doğrudan zararın ortaya çıkması bakımından önemsizdir.
Sermaye artırımında paydaşların yeni pay edinme haklarının ihlâl edilmesi, paydaşın sermaye payına – imtiyaz durumları dışında – oransallık ilkesine uygun olarak kâr payı verilmemesi veya bir ortağın paylarının haksız olarak iptal edilmesi durumları ortakların doğrudan zararına örnektir.41
Banka yönetim kurulu üyelerinin ortaklığın malî durumu hakkında yanıltıcı bilgi vermesi veya bilançodaki bilgilerin doğruluğuna güvenilerek bir anonim ortaklığa kredi açılması durumu ise ortaklık alacaklılarının doğrudan zararına örnek oluşturur.42
Dolayısıyla Zararlardan Sorumluluk
Yönetim kurulunun ortaklığın malvarlığını kötüleştiren her türlü eylem ve işlemleri, ortaklığın doğrudan zararının yanında paydaşların ve ortaklık alacaklıların da dolayısıyla zararlarına neden olur.43 Ortaklık, iflas etmemiş olsa bile, alacağına tümüyle kavuşamayan alacaklılar veya hisselerinin değeri düşen paydaşlar, yönetim kurulunun işlemlerinden etkilenirler. Ortaklığın doğrudan zararı, paydaşlar ve ortaklık alacaklıları açısından dolayısıyla zarar oluşturur.44
Dolayısıyla zararlarda, paydaşlar hisselerindeki değersizleşme, ortaklık alacaklıları ise alacaklarına kavuşamamaları oranında zarara uğrarlar. Ortaklığın zarara uğraması nedeniyle kendisi de dolayısıyla zarara uğrayan paydaş, zararın ortaklığa ödenmesini dava yoluyla ileri sürebilir [TTK 555]. Özünde tazminat davası olan bu davaya, öğretide sorumluluk davası da denilmektedir.45
Ortaklık alacaklısının ortaklığın uğradığı zararların giderilmesini isteme yönünden durumları paydaşlardan ayrıdır. TTK 556/1 uyarınca, ortaklık alacaklıları bu istemlerini ortaklığın iflası hâlinde ileri sürebilirler [TTK 556]. Ortaklık alacaklısı, alacağı tümüyle karşılanmışsa, ortaklığın malvarlığındaki kötüleşme ne ölçüde olursa olsun, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu gündeme getiremez.
Başka bir deyişle, ortaklık alacaklılarının yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu ileri sürerek ortaklığın uğradığı zararın giderilmesini istemeleri için alacaklarına tümüyle kavuşamamış olmaları gerekir. Alacağı tümüyle ödenmiş bulunan ortaklık alacaklısı, ortaklık, yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarıyla zarara uğramış olsa bile, kendisinin dolayısıyla zararı söz konusu olmayacağından bu konuda hukukî yararı bulunmamaktadır.
Paydaşların ve ortaklık alacaklılarının açacakları davanın konusu, ortaklığın zararlarının giderilmesidir. Bu bakımdan, paydaşlar ve ortaklık alacaklıları, açtıkları davada hükmedilecek tazminatın kendilerine değil, ortaklığa verilmesini istemeleri gerekir [TTK 555/1].
Yönetim Kurulu Üyeleri Arasında Teselsül
Türk Ticaret Kanunu, eTTK’den farklı olarak, yönetim kurulu üyelerinin her birinin kendi kusur derecelerine bakılmaksızın zararın tümünden müteselsilen sorumlu tutulmasını düzenleyen 336’ncı maddesi hükmünden sapmıştır.46 Bundan böyle, mutlak ve tam teselsül yerine farklılaştırılmış teselsül müessesesi yürürlüktedir. Farklılaştırılmış teselsülde sorumlu olan her kişi ancak kendi kusurunun ve durumunun gereklerine göre, zarar şahsen kendisine yükletilebildiği ölçüde, zarardan diğerleriyle birlikte müteselsilen sorumludur [TTK 557].47
Bir örnekle açıklamak gerekirse; A, B ve C adlı üç kişiden oluşan bir yönetim kurulunda üyelerin tek başlarına ve birlikte verdikleri toplam zarar 10 birim ise ve bunun 2 birimi bunların üçü tarafından birlikte verilmiş, kalan 8 birimi ise B adlı üyeden kaynaklanmışsa, 2 birimlik zarardan A, B ve C müteselsilen sorumlu olurken 8 birimlik zarardan B tek başına sorumlu olur.
İbra
Ortaklığın kuruluşundan ve sermaye artırımından doğan sorumluluklarının ortaklığın tescilinin üstünden dört yıl geçmedikçe sulh veya ibra yoluyla kaldırılamayacağı hükmü saklı kalmak üzere [TTK 559], yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu, ibra edilmeleriyle sona erer [TTK 558/1]. Genel kurul, bir kez verdiği ibra kararını, iptale ilişkin TTK 445 hükmü saklı kalmak üzere, sonradan kaldıramaz [TTK 558/1].
Genel kurulun ibra kararı vermesi veya bilançoyu onaylamasıyla, ibranın kapsadığı olaylara ilişkin olarak, ortaklığın, ibraya olumlu oy veren veya ibra kararının bilerek pay edinen paydaşların yönetim kurulu üyelerine dava açma hakkı ortadan kalkar [TTK 558/2]. Öteki paydaşların dava açma hakları ise ibranın üstünden altı ay geçmesiyle düşer [TTK 558/2].
Dava Açma Süresi
Ortaklığın, paydaşların ve alacaklıların yönetim kurulu üyelerine karşı tazminat davası açma hakkı, zararı ve sorumlusunu öğrenmelerinden başlayarak iki yıl ve her durumda zararı doğuran eylemin üstünden beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar [TTK 560].48
Eylem, aynı sırada suç oluşturup, yasada bu suç için daha uzun dava zamanaşımı belirlenmişse tazminat davasına da bu süre uygulanır [TTK 560].49 Burada uzayan, öğrenmeden sonraki iki yıllık süre değil, üst eşiği oluşturan beş yıllık süredir.50
Zamanaşımına ilişkin bu genel kuralın yanında, kimi durumlarda sürenin başlangıcı konusunda ayrıksı yorum yapılması gerekebilir. Örneğin yönetim kurulu üyelerinin kuruluştan doğan sorumluluklarının ortaklığın tescilinden dört yıl geçmedikçe sulh veya ibra yoluyla kaldırılamayacağını düzenleyen TTK 559 hükmü bağlamında iki yıllık öğrenme süresinin dört yıllık sürenin bitiminden sonra başladığı kabul edilmelidir. Tersi durumda, dört yıl ibra veya sulh olunma yasağının anlamı kalmaz.51
Yetkili Mahkeme
Sorumlu yönetim kurulu üyelerine karşı açılan davada yetkili mahkeme, ortaklık merkezinin bulunduğu yer mahkemesidir [TTK 561].
YÖNETİM KURULU ÜYELERİNCE ZARAR SİGORTASI YAPTIRILMASI
eTTK, yönetim kurulu üyelerinin ortaklık işlerini görürken verecekleri zararları karşılamak için, güvence olarak, 5000 lira itibarî değerde pay senedini ortaklığa tevdi etmek zorunluluğunu getirmiş idi. Ancak anonim ortaklıkların asgarî esas sermayesi o dönemde 500.000 lira olduğundan, yönetim kurulu üyesinin vereceği 5000 liralık güvence, ortaklık sermayesinin yüzde birine karşılık oluşturmakta idi. Bu bağlamda, bu değerin ortaklığın zararları için bir güvence olmaktan çok simgesel bir yükümlülüğe biçim verdiği açıktır.52
Güvence tutarının arttırılmasının bu soruna bir çözüm oluşturmayacağı öngörüldüğünden,53 Türk Ticaret Kanunu ile, ortaklığı uğratmaları olası zararların güvencesi olarak yönetim kurulu üyelerine seçimlik olarak zarar (sorumluluk) sigortası yaptırma olanağı tanınmıştır. Yasa bu konuda, “yönetim kurulu üyelerinin, görevlerini yaparken kusurlarıyla şirkete verebilecekleri zarar, şirket sermayesinin yüzde yirmi beşini aşan bir bedelle sigorta ettirilmiş ve bu suretle şirket teminat altına alınmışsa, bu husus halka açık şirketlerde Sermaye Piyasası Kurulunun ve ayrıca pay senetleri borsada işlem görüyorsa borsanın bülteninde duyurulur ve kurumsal yönetim ilkelerine uygunluk değerlendirmesinde dikkate alınır” demektedir [TTK 361]. Anlaşılan, yasa koyucu, ortaklık sermayesinin yüzde yirmi beşine kadar doğması olası zararların sigorta edilmesinde herhangi bir koşul aramamaktadır. Bununla birlikte, bu oranı aşan zararlar bakımından ek bir dizi koşul getirmektedir.
Türk sigortacılığının şu aşamada risklerini üstlenirken güçlük çektiği, buna karşılık Batı ülkelerinde son derece yaygın olan bu sigortanın, zararların karşılanmasından çok sorumluluk bilinci bulunan ve görevin gereklerine uygun yetenekleri taşıyan kişilerden oluşan yönetim kurullarının oluşmasına katkı sağlama amacına yönelmektedir [TTK 361 G.].54
SONUÇ
Çalışmada, anonim ortaklıklarda yönetim kurulu üyelerinin hukukî sorumluluklarını gündeme getirmesi olası durumlar ele alınmıştır. Bu sırada, yeri geldikçe, yürürlükten kalkan 6762 sayılı Türk Ticaret (eski) Kanunu ile 6102 sayılı Türk Ticaret (yeni) Kanunu arasındaki farklara değinilmiştir.
Yönetim kurulu üyeleri, yasanın, yönetim kuruluna ilişkin, görece katı olduğu söylenebilen kuralları bağlamında ortaklığa, paydaşlara ve ortaklık alacaklılarına karşı yükümlülük altındadır. Başlıca yükümlülükleri; özen ve bağlılık yükümlülüğü, rekabet yasağına, ortaklıkla işlem yapma ve ortaklığa borçlanma yasağına uygun davranma yükümlülüğü, temsil yetkisinin sınırları içerisinde işlem tesis etme, katılması yasak müzakerelere katılmama ve bu durumda lan üyenin katılmasını engelleme yükümlülüğü olarak sıralanabilir.
Üye, söz konusu bu yükümlülükleri kusuruyla ihlâl eder ve bundan ortaklık, paydaşlar ve ortaklık alacaklılarının bir zararı doğarsa, kendi kusuru oranında tek başına, kusuru diğer yönetim kurulu üyeleriyle birlikte ise müteselsilen tazmin sorumluluğu altındadır.
İlgili üyeye veya üyelere karşı açılan tazminat davası, uygulamada ve öğretide sorumluluk davası adıyla da anılmakta olup, bu davanın, zararın ve sorumluların öğrenilmesinin ardından iki yıl ve her durumda beş yıl içinde açılması gerekir.